Bizi Takip Edin

Güncel

“İstanbul Güvenlik Forumu” başladı

Yayınlandı

Tarih

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddialarına ilişkin, “Dedikoduya, iftiraya, yalana bu derece teşne bir muhalefet anlayışını, demokrasimiz için büyük bir risk olarak görüyoruz. Demokrasinin en büyük düşmanı dezenformasyonla mücadeleyi öncelik haline getiren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan ancak ve ancak dezenformasyonu alışkanlık haline getirenler, dezenformasyonu ana siyaset malzemesi haline getirenler rahatsız olabilir. Hakikat ve temiz iletişim için yürüttüğümüz çalışmalardan sadece ve sadece trol ağları ve köleleştirilmiş hesaplarla sosyal medyayı manipüle etmeye çalışanlar rahatsız olurlar. Onları rahatsız etmeye devam edeceğiz.” dedi.

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nca Conrad Otel’de düzenlenen “İstanbul Güvenlik Forumu”nun (İGF) açılışında yaptığı konuşmada, forumun, güvenlik alanında küresel bir diyalog platformu oluşturmak maksadıyla hayata geçirildiğini söyledi.

İstanbul Güvenlik Forumu’nun, kapsayıcı temalarıyla güvenlik alanında teorik ve pratik çalışmalara önemli katkılar yapacağına inandıklarını vurgulayan Altun, “Güncel bölgesel ve küresel güvenlik sorunlarına çözüm önerileri sunacağımız bu forumu, güvenlik ekosistemi için güçlü bir platform haline getirme gayreti içinde olacağız.” dedi.

Deprem sürecinde milletin büyük bir dayanışma örneği gösterdiğini belirten Altun, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu süreçte Türkiye, çok büyük bir uluslararası destek ve dayanışma da gördü. Ülkemizin yıllardır dünyanın dört bir yanında sergilediği muazzam cömertliğe karşı büyük bir vefa gösterildiğine şahit olduk. Gerek arama-kurtarma gerek insani yardım desteklerini esirgemeyen uluslararası topluma teşekkür ediyoruz. Hiç kuşkusuz afetler, küresel sorunlarından biridir. Dolayısıyla depremlerden sellere, bütün afetlere karşı hazırlık, müdahale ve iyileştirme süreçlerinde uluslararası iş birliğini artırmak, küresel güvenliğin tesisi noktasında da hayati önemli bir unsurdur. Türkiye, son 20 yılda afet yönetiminin tüm boyutlarına yaptığı büyük yatırımlarla muazzam bir tecrübe ve kapasite geliştirmiştir. Ülkemiz bu alandaki gücünü 6 Şubat’ta yaşanan asrın felaketindeki müdahale ve hemen sonrasında hızla başlattığı yeniden inşa faaliyetlerinde bir kez daha göstermiştir.”

“İklim değişikliği, çevre sorunları, doğal afetler küresel güvenliğin ihmal edilemeyecek temel meseleleridir”

21. yüzyılın güvenlik tehditlerinin, salt devletler arası anlaşmazlıklar, bölgesel çatışmalar veya savaşları içeren gelişmelerden ibaret olmadığına dikkati çeken Altun, “İklim değişikliği, çevre sorunları, doğal afetler ve bunların ortaya çıkardığı sonuçlar da küresel güvenliğin görmezden gelinemeyecek, ihmal edilemeyecek temel meseleleridir. İklim değişikliğinin ve doğal afetlerin, tarımsal faaliyetleri, canlı türlerini, insan sağlığını ve yaşamını doğrudan etkilemesi, çevre sorunlarının küresel ölçekte ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkelerin sosyo-ekonomik yapılarını doğrudan etkileyen iklim değişikliği kapsamındaki sorunların su ve gıda krizlerini, yeni çatışmaları ve iklim mülteciliği gibi yeni kavramları karşımıza çıkardığını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iklim değişikliği ve çevre sorunlarının sürdürülebilir kalkınma ile yeşil dönüşüm odaklı her çalışmaya ayrı bir önem verdiğini kaydeden Altun, “Bu doğrultuda, 2053 Yılı Net Sıfır Emisyon hedefimiz doğrultusunda 2030’a kadarki emisyon azaltma hedefimizi iki katına çıkardık. İklim Kanunu’muzu inşallah önümüzdeki dönemde meclisimiz ele alacak. Birleşmiş Milletler 31. İklim Konferansı’na ev sahibi adayı olmamız da konuya verdiğimiz önemi gösteriyor.” diye konuştu.

Küresel ısınmaya sebep olan diğer sera gazlarına yönelik çalışmaları da sürdürdüklerini aktaran Altun, “Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi tarafından himaye edilen ‘Sıfır Atık Projesi’, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 2022 yılında kabul edilen bir kararla küresel ölçeğe taşındı. Ve 30 Mart, ‘Uluslararası Sıfır Atık Günü’ ilan edildi. Yeşil dönüşüme verdiğimiz önemin bir diğer göstergesi de milli gururumuz TOGG’un elektrikli bir otomobil olarak üretilmesi ve yollara çıkmış olmasıdır.” dedi.

Küresel salgınlar

Küresel salgınların da dünyayı etkileyen önemli bir güvenlik krizi olduğuna işaret eden Altun, tüm dünyanın küresel sağlık mimarisinin, güvenliğinin büyük bir kriz yaşadığı koronavirüs salgını sonuçlarıyla ağır bir şekilde yüzleştiğini, hala da yüzleşmeye devam ettiğini belirtti.

Devletlerin yönetim becerilerinin de sınandığı küresel salgın döneminde Türkiye’nin başarılı ve örnek bir mücadele yürüttüğünü vurgulayan Altun, “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 20 yılda yapılan yatırımlarla kurduğumuz güçlü sağlık sistemimizin, şehir hastanelerimizin avantajlarını bu süreçte görmüş olduk.” dedi.

Salgın döneminde toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında da herhangi bir zafiyete asla müsaade edilmediğini belirten Altun, “Maskeden solunum cihazına, elimizdeki tüm imkanları dünyanın dört bir yanındaki dost ve kardeş halklarla paylaştık, yerli aşımız TURKOVAC’ı milletimizle birlikte tüm insanlığın hizmetine sunduk.” diye konuştu.

“Göç ve mülteci krizi, terörizm gibi sorunlar bölgenin en acil çözüme kavuşturulması gereken sorunlarıdır”

Altun, son 30 yılda bölgesel ve yerel düzeydeki savaşların, iç karışıklıkların küresel boyutlara ulaşan etkilerini bütün dünyanın daha önce hiç olmadığı kadar tecrübe ettiğini söyledi.

“Irak ve Afganistan’ın işgalini izleyen sürecin, başta bölge ülkelerine yaptığı olumsuz etkiler ve sebebiyet verdiği güvenlik sorunları hepinizin malumu” diyen Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“2011 yılından bu yana Suriye iç savaşı, neden olduğu çatışma ortamının yanı sıra tüm dünyayı alarma geçiren bir uluslararası terörizm tehdidini gündeme getirdi. Ayrıca, DEAŞ ve PYD/YPG gibi terör örgütlerinin istismarına alan açan bir bölgesel ve küresel istikrarsızlık ortamı yarattı. Suriye’deki çatışma, büyük insanlık trajedilerine neden olduğu gibi, milyonlarca insanın başta komşu ülkelere göç etmek üzere yerinden yurdundan olmasına yol açtı. Bugün göç ve mülteci krizi ya da terörizm gibi sorunlar bölgenin hala en acil çözüme kavuşturulması gereken sorunlarıdır.

Rusya-Ukrayna Savaşı da bizlere bir kez daha bölgesel çatışma ve güvenlik meselelerinin küresel boyutunu gösterdi. Savaşın görünür kıldığı jeopolitik kırılmaların yanında, enerjiden gıdaya erişime kadar ortaya çıkan zorluklar ve uluslararası nitelikteki ekonomik kriz, en güncel bölgesel ve uluslararası gündem maddeleri haline geldi. Başladığı günden bu yana Rusya-Ukrayna Savaşı, bölgesel barış ve istikrarın sağlanması bakımından devletlerarası diplomatik müzakerelerin önemini gözler önüne sererken, bizleri uluslararası toplumun, küresel güvenliğin temini noktasındaki sorumluluğuyla ilgili yeniden düşünmeye sevk etti.”

“Terörle uluslararası bir mücadele anlayışı geliştirilmesi mecburidir”

Günümüzün en mühim güvenlik tehditlerinden birinin küresel nitelikteki terörizm meselesi olduğunun altını çizen Altun, “Bu noktada, şiddetten beslenen terör yapılarının hedefinin yalnızca bir ülke veya onun vatandaşları değil, tüm insanlık olduğu unutulmamalıdır.” dedi.

Terör örgütlerinin saldırılarının dil, din, ırk, coğrafya gözetmeksizin tüm insanlığa yöneldiğini ifade eden Altun, “Tam da bu nedenle terörizmin her boyutuyla önlenmesi, mücadele edilmesi, yaptırım uygulanması adına bir kararlılık ortaya konması çok ama çok önemlidir. Bunun için terör örgütleri arasında ayrım yapılmaksızın ve terör eylemlerinin hangi coğrafyada gerçekleştirildiğine bakılmaksızın uluslararası bir mücadele anlayışı geliştirilmesi mecburidir.” dedi.

“Terör örgütlerinin sınırlarımız içindeki varlığını hamdolsun bitirme noktasına geldik”

Türkiye’nin tüm dünyaya örnek bir terörle mücadele performansı ortaya koyduğunu vurgulayan Altun, “Ülkemiz gerek milli güvenliğimizi gerek bölgesel barış ve istikrarı tehdit eden PKK/YPG’den DEAŞ ve FETÖ’süne tüm terör örgütleriyle etkili bir şekilde mücadele yürütmüştür, yürütmeye devam etmektedir. Bu mücadele sayesinde terör örgütlerinin sınırlarımız içindeki varlığını hamdolsun bitirme noktasına geldik.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu terörü kaynağında bitirme stratejisiyle terörü sınırlarımız dışında da boğmaya devam ettik. Gerçekleştirdiğimiz nokta operasyonlar, Türkiye’yi DEAŞ’la en etkin ve sonuç alıcı mücadele yürüten devlet konumuna getirmiştir.” dedi.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonla DEAŞ terör örgütünün sözde lideri Ebu Hüseyin El Kureyşi kod adlı kişiyi etkisiz hale getirdiğini hatırlatan Altun, “Türkiye’nin DEAŞ’la mücadelesi, kendi milli güvenliğinin yanında, bölgesel güvenliği de tahkim ediyor. Fakat ne yazık ki Türkiye’nin bu çabasının özellikle Batı dünyasında kabul edilmediğini görüyoruz. Son yapılan operasyonun ne anlama geldiği açık ve nettir. Türkiye’nin DEAŞ’la mücadelesinin ne denli önemli bir mücadele olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda DEAŞ liderinin etkisiz hale getirilmesi Türkiye’nin geliştirmiş olduğu uluslararası operasyon kabiliyetini de ve kapasitesini de ortaya koymuştur. ABD başta olmak üzere birçok ülkenin peşinde olduğu, sözde peşinde olduğu bu şahsı, Türkiye etkisiz hale getirmiştir.” diye konuştu.

Altun, Türkiye’nin PKK/YPG’yle mücadelesinin, kendi milli güvenliğinin yanında, Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğüne ve istikrarına da fayda sağladığını, FETÖ ile mücadelesinin de kendi güvenliğinin yanında, bu karanlık ve kanlı örgütün, bulunduğu ülkeler için oluşturduğu tehditleri önlemeye de hizmet ettiğini söyledi.

Terör örgütlerinin doğrudan hedefi olarak bu yapılarla kararlı bir mücadele yürüten Türkiye’nin, bu mücadelede hak ettiği desteği ve dayanışmayı görmediğini aktaran Altun, “Hatta mücadele ettiği terör örgütlerinin ve teröristlerin çeşitli ülkelerce desteklendiğini görüyoruz. Türkiye sadece yalnız bırakılmamakta, aynı zamanda mücadele ettiği terör örgütleri, Türkiye’nin müttefiki olduğu söylenen ülkeler tarafından desteklenmektedir. Bunun izahı mümkün değildir. Ne olursa olsun bununla mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir.” diye konuştu.

“Bilin ki cebinizde taşıdığınız bu akrep bir gün gelir sizi sokar”

Terörle mücadele adı altında bir başka terör örgütünü besleyenlerin küresel terörizmle mücadeleye ihanet ettiğini belirten Altun, “Bu ülkeler kendilerine de bedel ödetecek bu yanlış stratejiden bir an önce dönmelidirler. Bilin ki terör örgütlerinden müttefik olmaz. Bilin ki terör örgütleri arasında ayrım yaparak, bir terör örgütünü bir diğerine karşı kullanarak terörle mücadele yapılmaz. Bilin ki harladığınız bu ateş bir gün gelir sizi yakar. Bilin ki cebinizde taşıdığınız bu akrep bir gün gelir sizi sokar.” dedi.

Türkiye’nin kendi gücüyle, milli sınırlarını korumaya ve ulusal güvenliğini sağlamaya muktedir olduğunu dile getiren Altun, “Ülkemiz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son yıllarda hayata geçirilen savunma sanayii atılımlarıyla her türlü güvenlik tehdidine karşı yeteneklerini daha üst noktalara taşımıştır, taşımaya devam edecektir. İHA’larımız, SİHA’larımız, Hürkuş’umuz, Kızılelma’mız, Altay tankımız, Milli Muharip Uçağımız Kaan ve daha birçok atılımımız sayesinde artan askeri kapasitemizle, terörle mücadele edip ulusal sınırlarımızı korurken, bölgesel ve küresel istikrar ve güvenliğe katkı sunmayı sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin arabulucu rolü sayesinde küresel gıda tedarik zinciri, üzerindeki baskıyı hafifleten adımlar atılabilmiştir”

Fahrettin Altun, Türkiye’nin bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde kendi ulusal güvenliğini tahkim etmenin yanında hem bulunduğu bölgede hem de uluslararası boyutta barışı koruyan, güvenliği temin eden ve istikrar sağlayan bir güç konumunda olduğunu ifade etti.

Türkiye’nin, bölgesel güvenliğin sağlanmasının, küresel güvenliğin de anahtarı olduğu farkındalığıyla hareket ettiğini aktaran Altun, şöyle konuştu:

“Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bir an önce sona erdirilmesi için en başından beri sadece diplomatik çözümlere odaklanan Türkiye, savaşan taraflarla Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her zaman diyalog içinde olmuştur. Türkiye’nin arabulucu rol üstlendiği girişimleri sayesinde tahıl koridoru anlaşmasının imzalanmasıyla küresel gıda tedarik zinciri üzerindeki baskıyı hafifleten adımlar atılabilmiştir. Türkiye, taraflar arasında kalıcı çözüm sağlanana kadar da hem Rusya ve Ukrayna’yı hem de uluslararası toplumu süreçlere dahil ederek bu doğrultudaki diyalog gayretlerini sürdürecektir.

Türkiye, uluslararası düzeyde üstlendiği roller, yüklendiği sorumluluklar ve geliştirdiği söylemlerle, barışın ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecektir. Türkiye aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Dünya 5’ten Büyüktür’ ve ‘Daha Adil Bir Dünya Mümkün’ şiarıyla işaret ettiği uluslararası sistemin reform ihtiyacını her platformda vurgulayacaktır. Çünkü biliyoruz ki bugünün koşullarına uyum sağlayamayan hiçbir kurumsal yapı, varlığını sürdüremez. Güncel güvenlik kaygılarına cevap veremeyen uluslararası toplum, etkin çözümler üretemez. Türkiye olarak bu bilinçle uluslararası sisteme ilişkin eleştirilerimizle birlikte yapıcı ve gerçekçi çözüm önerilerimizi dile getirmeye devam edeceğiz.”

“Dünyanın neresinde olursa olsun dezenformasyon demokrasiler için bir tehdittir”

Günümüz güvenlik meselelerinin yoğunlaştığı alanlardan birinin de dijital dünya olduğuna işaret eden Altun, dijital ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle en fazla değişim ve dönüşümün iletişim ve medya alanında yaşandığını söyledi.

Haberin ve bilginin kaynağının çeşitlendiği ve hızının arttığı bu dijital çağda, bilginin güvenirliğine ilişkin sorgulamaların, ulusal ve uluslararası boyutta tartışılması gereken bir güvenlik meselesi haline geldiğinin altını çizen Altun, şunları kaydetti:

“Yalan haber, dezenformasyon, mezenformasyon gibi sorunlara karşı devletler, toplumlar ve bireyler mutlaka bilinçlenmeli ve bunların oluşturduğu veya oluşturabileceği güvenlik risklerine yönelik tedbirleri geliştirmek durumundadır. Dezenformasyon, hiç kuşkusuz, demokrasiler için de büyük bir tehdittir. Dünyanın neresinde olursa olsun dezenformasyon demokrasiler için bir tehdittir. Bu nedenle demokratik ortamın dezenformasyondan arındırılması; hakkaniyetli, güvenli ve temiz bir iletişim ortamının tesis edilmesi için hep birlikte mücadele etmeliyiz.”

Altun’dan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun iddialarına yanıt

Fahrettin Altun, “Elbette yalanı alışkanlık edinmiş, yalan siyasetini kurumsal hale getirmiş olanlar huylarından vazgeçmeyecek.” diyerek, şöyle devam etti:

“Dün gece CHP Genel Başkanının yalan siyasetinin sınır tanımazlığına bir kere daha şahit ettik. CHP Genel Başkanının benimle birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığındaki çalışma arkadaşlarıma iftiralar içeren paylaşımı, kendisinin siyasi çaresizliğinin olduğu kadar, çevresindeki ‘profesyonellerin’ de strateji yoksunluğunun yeni bir göstergesi olmuştur. Ülke dışından hizmet aldığı ajans tarafından yazılan tezvirat dolu bir tweetle kamu görevlilerinin hedef gösterilmesini, tehdit edilmesini asla kabul etmiyoruz.

Dedikoduya, iftiraya, yalana bu derece teşne bir muhalefet anlayışını, demokrasimiz için büyük bir risk olarak görüyoruz. Şunu çok açık ve net bir şekilde biliyoruz: Demokrasinin en büyük düşmanı dezenformasyonla mücadeleyi öncelik haline getiren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan ancak ve ancak dezenformasyonu alışkanlık haline getirenler, dezenformasyonu ana siyaset malzemesi haline getirenler rahatsız olabilir. Hakikat ve temiz iletişim için yürüttüğümüz çalışmalardan sadece ve sadece trol ağları ve köleleştirilmiş hesaplarla sosyal medyayı manipüle etmeye çalışanlar rahatsız olurlar. Onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. “

“Biz işimize bakıyor, milletimize hizmet etmeye devam ediyoruz”

“Biz işimize bakıyoruz; milletimize hizmet etmeye devam ediyoruz.” diyen Altun, şunları kaydetti:

“Biz bu karalamalara, iftiralara, yalanlara aldırış etmeden Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı’nın aynı zamanda iletişimin yüzyılı olması için gayret göstermeyi sürdüreceğiz. Sistematik yalanla, dezenformasyonla mücadele, bizim Türkiye olarak yürüttüğümüz hakikat mücadelesinin bir parçasıdır. Biz dezenformasyonu bir milli güvenlik tehdidi, dezenformasyonla mücadeleyi de bir milli güvenlik meselesi olarak görüyoruz. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı koordinasyonunda tüm kurum ve kuruluşlarımızın katkı verdiği bir dezenformasyonla mücadele kapasitesi oluşturduk.”

21. yüzyılın her alanda karmaşık ve güvensiz ortamının, güvenlik kavramına geniş kapsamlı yaklaşmayı gerektirdiğini aktaran Altun, uluslararası güvenlik koşullarına global ölçekte bir çözüm üretebilecek kabiliyet ve mekanizmaların geliştirmesinin hayati derecede önemli olduğunu belirtti.

Altun, karşı karşıya kalınan güvenlik sınamalarına karşı direnç oluşturma ve bunların olumsuz etkilerinin azaltılmasının, uluslararası toplumun öncülük ettiği bir dayanışma ve iş birliğiyle mümkün olabileceğini sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güncel

Pençe-Kilit operasyonu bölgesinde 2 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildi

Yayınlandı

Tarih

Editör

Milli Savunma Bakanlığı, Pençe-Kilit operasyonu bölgesinde tespit edilen 2 PKK’lı teröristin etkisiz hale getirildiğini bildirdi.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Irak’ın kuzeyindeki teröristlere yönelik operasyonlar etkin ve kararlı şekilde devam ediyor.Bu kapsamda Pençe-Kilit operasyonu bölgesinde tespit edilen 2 PKK’lı terörist etkisiz hale getirildi.

Okumaya Devam Et

Güncel

Naci Görür’den İstanbul’daki 5 ilçe için deprem uyarısı

Yayınlandı

Tarih

Editör

Prof. Dr. Naci Görür, “Büyükçekmece, Küçükçekmece, Esenyurt, Tarihi Yarımada Fatih ve Zeytinburnu’nda zemin, göreceli olarak iyi durumda değil” dedi.stanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen “6306 Sayılı Yasa Kapsamında İlan Edilen Alan ve Yapılara Yönelik Veri Toplama, Etki Analizi, Değerlendirme Çalışmasına” ait veriler açıklandı.

Buna göre, olası bir depremde İstanbul’da hasar görmesi beklenen tahmini bina sayısı 207 bin olarak belirtildi. Verilere göre, binaların yüzde 30’u 1980 öncesi, yüzde 40’ı 1980-2000 arası, yüzde 30’u 2000 sonrası inşa edildi. Hasar görmesi beklenen her 3 binadan biri ise 2000 sonrası yapıldı. Hasar görmesi beklenen 207 bin binanın yüzde 95’ini oluşturan 196 bin 227 bina ise Avrupa yakasında tespit edildi. İBB’nin, İTÜ ile yaptığı çalışmada, riskli binaların en yoğun olduğu 3 ilçe ise Esenyurt, Büyükçekmece ve Küçükçekmece olarak açıklandı.

Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, verileri değerlendirdi.  

Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul’da 1 milyon 50 bin binanın yüzde 10’unun çok ağır hasar alacağını belirterek, “Benim o çalışmanın ayrıntılarından bir haberim yok. Muhtemelen de doğrudur.. Yalnız, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı araştırmalara istinaden tüm İstanbul’da, Anadolu ve Avrupa yakasında depremde çok ağır hasar alacağı düşünülen bina sayısının 90 binin üzerinde olduğunu zaten biliyoruz. Bütün İstanbul’da da, 1 milyon 150 bine yakın binanın varlığını biliyoruz. Demektir ki, bu aşağı yukarı işte yüzde 10’u, çok ağır hasar alacak. Diğer hasarları saymıyorum yani çok ağır yıkılmayla doğrudan doğruya göçükle burun buruna kalacak bina sayısını 90 bin diye düşünüyorum. Tabii ki hafif hasar, orta hasar alacak bina sayısı da daha da fazla olacaktır” dedi. 

‘DEPREM DİRENÇLİ HALE GETİRMEK İÇİN GEREKLİ ÇALIŞMALAR BAŞLATILMALI’

“Bu doğru bir teşhistir. Avrupa Yakası zemin itibariyle, jeolojik formasyonlar itibariyle deprem kaynağı ile olan ilişkisine göre Asya yakasından daha fazla zarar göreceği de bir gerçekti” diyen Görür, şöyle devam etti:

“Bu da bize gösteriyor ki İstanbul’u bir an önce deprem dirençli hale getirmek için çalışmaların başlanması, yürütülmesi gerekir. İBB’nin bu çalışmasına katılıyorum. İstanbul’da deprem gözetildiği zaman en fazla dikkat edilecek, özen gösterilecek ilçeler arasında Büyükçekmece, Küçükçekmece, Esenyurt ve bu tarihi yarımada Fatih o yöreler Zeytinburnu var. Şimdi burada tabii önemli olan buraların deprem dirençli hale getirmek için gerekli çalışmaların ve hemhal bir an önce başlatılması gerekir.

Neden bu bölgeler daha fazla hasar alır? Çünkü bu bölgede demin dediğim gibi zemin, çok göreceli olarak iyi durumda değil. Keza bu bölgede zeminden dolayı diyelim kayma, göçme, sıvılaşma depremin büyük etkisini arttırma olayları yaygın olabilir. Bu bölgelerde, onun için böyle zeminlerde depremin bir anlamda zararını arttıran birimlerin olduğu yerde tabii ki depremin şiddeti de fazlalaşıyor. Depremin şiddeti fazla olunca yıkım fazlalaşıyor.”

‘ESENYURT BELEDİYESİ’NE TAVSİYEDE BULUNDUM’

Esenyurt Belediyesi ile çalışmalara başladıklarını ifade eden Prof. Dr. Naci Görür, “Esenyurt dediniz, mesela Esenyurt Belediyesi Başkanı, Esenyurt’un depreme hazırlama noktasında yani bizden yardım almayı istiyor. Ben de yani elimden geldiğince bütün belediyelere, ilçe belediyelerine olduğu gibi bu belediyeye de bildiğim kadarıyla depreme nasıl hazırlanacağı konusunda tavsiyelerde bulundum. Toplantılar da hatta zaman zaman yapıyorum. İşte, bugünkü toplantı da yine bu düşünce içerisinde oldu. Ciddi çalışmaların yapılıp insanlarımızın depremden zarar görmemesi için uygulamalara geçilmesi, araziye inilmesi, çalışmaların yapılması gerekli” dedi.

‘550’NİN ÜZERİNDE AKTİF DEPREM VAR’

Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye genelinde bulunan aktif faylarla ilgili uyarıda bulunarak şöyle devam etti:

“Türkiye çok büyük oranda canlı yani aktif depremlerle kesilmiş durumda. Yani bizim ülkemiz, aşağı yukarı 550’nin üzerinde aktif deprem var.  Türkiye’nin her yerinde depremler, aktif depremler mevcut. Kimi bölgelerde bu depremler daha yoğun deprem üretme kapasitesi daha fazla. Daha büyük depremler üretebiliyor. Kimi yerlerde deprem üreten fayların boyutu, sayısı daha az, yoğunluğu daha az olabiliyor.

Sözgelimi, Orta Anadolu’da çok fazla depremle karşı karşıya kalmayabiliyorsunuz. Ama Doğu Anadolu’da, depremi çok fazla hissedebiliyorsunuz. Güneydoğu’da hissedebiliyorsunuz Ege Bölgesi’nde daha fazla deprem aktivitesinin fazla olduğunu görüyorsunuz. Ama Kuzey Karadeniz Bölgesi’nde depremler daha az. Bu aktif fayların dağılımına bağlı.  Şimdi bir yerde aktif fay varsa muhakkak orada depremler olacaktır. Depremlere karşı hazır olmak için o fayların olduğu yöreleri, kentleri, o fayların özelliklerini göz önüne alarak Deprem dirençli hale getirecek çalışmaları yapmak lazım.”

Okumaya Devam Et

Dünya

Fahiş hırslar ve kişisel çıkarlar, ülke ve halka yönelik ihanete yol açtı

Yayınlandı

Tarih

Editör

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Karşılaştığımız ihanettir. Fahiş hırslar ve kişisel çıkarlar, ülke ve halka yönelik ihanete yol açtı.” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Wagner’in eylemini “silahlı isyan” olarak nitelendirdi. Putin, “Rusya’yı tekrar bölmeye izin vermeyeceğiz. Halkımızı koruyacağız.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Putin, silahlı isyan girişiminde bulunanların kaçınılmaz olarak cezalandırılacağını belirtti.

Putin, Wagner krizini toplumu bölme girişimi ve halkın sırtından vurulması olarak nitelendirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar