Dünya
Mescid-i Aksa’nın “murabıta” kadınları
Fanatik Yahudi yerleşimci örgütlerinin Mescid-i Aksa baskınlarına karşı kutsal mabedi korumak için gönüllü nöbet tutan Filistinli kadın aktivistler, İsrail güçlerinin gözaltı, tutuklama ve uzaklaştırma kararlarına rağmen mücadelelerini sürdürüyor.
İsrail güçleri tarafından işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırılan Filistinli iki kadın aktivist Hanadi Halavani ve Ayda Sidavi; tutuklama, ev baskınları ve uzaklaştırma gibi sindirme yöntemlerine rağmen, kutsal mabedin fanatik Yahudi yerleşimci örgütlerden korumak için sivil mücadelelerine devam ediyor.
Filistin’de, adı Mescid-i Aksa ile özdeşleşen, 4 çocuk annesi 43 yaşındaki Kudüslü “murabıta” (gönüllü nöbet tutan kadın) Halavani, İsrail polisine karşı gösterdiği cesur tavırlarıyla hemen her Kudüslünün yakından tanıdığı bir isim.
İşgal altındaki Batı Şeria’nın Ramallah kentindeki Birzeit Üniversitesinde ‘demokrasi ve insan hakları’ alanında yüksek lisans yapan Halavani, İsrail polisinin ihlallerine sessiz kalmayarak, Harem-i Şerif’e baskın düzenleyen fanatik Yahudileri tekbirlerle protesto ettiği görüntülerle dikkati çekti.
Bir yandan Harem-i Şerif’te oluşturulan ders halkalarında dini ilimler öğrenip, öğretirken, diğer yandan fanatik Yahudilerin baskınlarına karşı burada nöbet tutarak, baskınlara tepki gösteren Kudüslü Murabıta, son olarak 6 ay süreliğine Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırılma cezasına çarptırıldı.
AA muhabirine konuşan Halavani, Mescid-i Aksa’yı savunmak için sergiledikleri “barışçıl” direnişini sürdüreceklerini, gözaltına alınmaktan çekinmediklerini, Filistin ve Mescid-i Aksa davasını savunmaya devam edeceklerini ifade etti.
Halavani, “İsrail işgal güçlerinin kendisini takip ve tehditlerinin, 2011’den itibaren, Mescid-i Aksa’daki ders halkalarında ilim tahsil etmesi ve kendisinin de Kur’an-ı Kerim dersleri vermesiyle” başladığını belirtti.
Kudüslü çocuk ve gençlerin bu derslere yoğun katılımının, “Mescid-i Aksa’nın boş olmasını isteyen İsrail güçlerini rahatsız ettiğini” dile getiren Halavani, “Şahsi telefonuma ve eşim, babam ve kardeşimin telefonlarına tehdit mesajları gelmeye başladı. Böylelikle, takip, baskı, gözaltı, tutuklama, uzaklaştırma kararları ve seyahat yasakları ile dolu, işgal ile olan mücadelem başlamış oldu.” dedi.
Son 10 yılda, 68 kez gözaltına alınan ve 12 defa hapiste yatan Halavani, mahkumiyetini, hücre cezalarının yanı sıra, “psikolojik ve bedenen daha ağır bir baskı ve ceza olarak, cinayet suçlusu Yahudi kadın mahkumlarla aynı koğuşta” geçirdiği belirterek, “Bu 10 yıllık sürede, tam 8 ramazan ayını, yanı başında oturduğum Mescid-i Aksa’yı ziyaret edemeden geçirdim.” diye konuştu.
Kudüslü kadın aktivist, İsrail güçleri tarafından, “hapishanede kameraların bulunduğu odada çıplak arama, seyahat özgürlüğü engellendiği için eğitiminden geri kalma ve kendisinin yanı sıra eşi ve çocuklarının sosyal sigortalarının iptal edilmesi” gibi insan onuru ve haklarına aykırı uygulamalara maruz kaldığını dile getirdi.
Kelepçeli, İsrail bayraklı şekilde “selfi” çektiler
İsrail polisinin iki ay önce bir gece yarısı evini basarak aradığını, evdeki eşyaları dağıtılarak zarar verdiğini ve tüm elektronik cihazlara el koyulduğunu aktaran Halavi, gözaltına alınmasının ardından karşılaştığı bir olayı şöyle anlattı:
“Arama ekibindeki polislerin başındaki yetkili, beni özellikle İsrail bayrağıyla fotoğrafımı çekmekle tehdit etti. Bana verilen Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırma ve seyahat yasakları kararlarının belgeleriyle fotoğraf çekilip bunları sosyal medyada paylaştığım için bu tehditte bulundu. Gözaltına alınıp karakola götürüldüğümde, farkında değilken beni İsrail bayrağıyla çekmeye çalıştılar. Farkeder farketmez İsrail bayrağını indirdim ve beni çekmeye çalışan kadın polisi ittim. Beni ağır şekilde darbettiler ve el ayaklarımı kelepçelediler. Gözaltı boyunca ya ayakta duracaktım ya da dinlenmek istersem sadece İsrail bayrağının yanında görülecek şekilde oturacaktım. Ayakta durdum ve 6 saat boyunca bir kere bile oturmadan kelepçeli halde böyle bekledim. En sonunda bunu görünce beni İsrail bayrağına doğru iterek benimle zorla ‘selfi’ çektiler. İşgal güçleri, kelepçeli ve İsrail bayraklı fotoğrafımı çekerek bunu kendisi için bir zafer addediyor. Böyle yaparak onurumuzu kırmaya çalışıyorlar.”
“İsrail, Kudüslü kadınların sesini bastırmak istiyor”
Halavani, mücadelesinin tamamen barışçıl olmasına rağmen İsrail’in kendisi gibi kadınların sesini bastırmak istediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Ben Filistinli, Kudüs’te yaşayan, Kudüslü bir kadınım. Silah taşımıyorum. Tek silahım sesim, Mescid-i Aksa’daki gönüllü nöbetlerim ve Kur’anımdır. İşgal güçleri, sahip olduğu bütün maddi güçle, baskın, tutuklama, uzaklaştırma kararları ve benzeri yöntemlerle Kudüslü kadınların sesini bastırmak istiyor. Çünkü onların sesi dünyaya güçlü bir mesaj veriyor. Dünya Kadınlar Gününde, Filistinli bir kadın olarak diyebilirim ki Kudüslü kadınlar bugün insan onuru açısından en basit haklara bile sahip değiller. Kendi camisinde ibadet etme, eğitimine devam etme, kendini güvende hissetme, özel hayatın gizliliği gibi hakları yok. Filistin hariç, tüm dünyadaki kadınlar için eşitlik isteniyor. Bugün Filistin kadını, tüm dünyaya, ‘Filistinli kadınların hakları nerede, Müslüman kadınların hakları’ diye soruyor.”
Barışçıl mücadelesine devam edeceği mesajını veren Kudüslü aktivist, “Beni bir tek Filistin’den atmadıkları kaldı. Beytül Makdis’i, Mescid-i Aksa’yı korumak büyük bir bedel istiyor. Hz. Muhammed’in -salat ve selam ona olsun- yolculuk ettiği bu kutsal beldeyi korumaya karar verdiğimizde başımıza her şeyin gelebileceğini biliyorduk. Bu yüzden, bu yolda giderken hiçbir şeyden korkmuyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Ayda Sidavi de “dava arkadaşı” Halavani gibi defalarca uzaklaştırma alanlardan biri.
Evi, Mescid-i Aksa’ya açılan El-Hadid Kapısı’na bir dakika uzaklıkta bulunan 60 yaşındaki Sidavi, kendisine verilen 10 aylık uzaklaştırma cezasının yeni bittiğini söyledi.
Kudüslü kadın aktivist, İsrail güçlerinin Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırma kararı vermesinin gerekçesini, “insanları Mescid-i Aksa’da bulunmaya davet eden bir sosyal medya paylaşımında bulunmak” olarak açıkladı.
Bundan önce de defalarca uzaklaştırma aldığı belirten Sidavi, “Ben Kudüslü bir kadınım ve vatanımı, evimi, toprağımı savunmak zorundayım. Dünyada hiçbir ülke, insanların camide, kilisede veya sinagogda ibadet etmesini yasaklayamaz.” dedi.
Sidavi, Mescid-i Aksa’nın statüsünü ihlal ederek İsrail polisinin yoğun koruması altında Harem-Şerif’e giren fanatik Yahudi yerleşimci gruplara karşı mücadelelerini şöyle anlattı:
“Yerleşimciler, Mağaribe (Faslılar) Kapısından girdiğinde onların önüne çıkmak yasak. İsrail polisi sizi engelliyor. Eğer yollarına çıkarsanız sizi tehdit ediyorlar, uzaklaştırma veriyorlar. Bizi, bizim için en değerli olan şeyden mahrum ederek cezalandırıyorlar. Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırma aldığımız zaman biz de kapısında namaz kılıyoruz. Vakit namazlarını evimizde kılmak yerine Esbat Kapısının önüne girerek orada ibadet ediyoruz.”
“Al bunu, Mescid-i Aksa’da nöbet tutmayı bırak”
İsrailli bir polis yetkilisinin, Batı Kudüs’teki Meskubiye karakolunda gözaltına alındığı bir gün kendisine, “eski ve kullanışlı olmamasına rağmen” evini satması için ısrarla para teklif ettiğini aktaran Sidavi, şunları söyledi:
“Bana, ‘Al bunu, (Mescid-i Aksa’da) nöbet tutmayı bırak. Eğer vazgeçersen sana sosyal haklarını ve sigortanı hemen geri sağlayacağız.’ dediler. Dedim ki, ‘Rızık kimden geliyor, sizden mi yoksa Allah’tan mı? Sizden ise istemiyorum, ama rızık yalnızca Allah’tandır.
Eski Şehir’deki evler tarihidir. Benim evim Memlükler döneminden kalma. ‘Ev istiyorsan sana ev verelim. Sana açık çek veriyoruz, sen ne istiyorsan vereceğiz.’ diye teklif ettiler. Buradaki evlerimizi satmamızı istiyorlar.”
“Mescid-i Aksa’yı, Halil İbrahim Camisi gibi yapmak istiyorlar”
Sidavi, ayrıca, İsrail’in desteklediği Yahudi yerleşimci örgütlerin, Mescid-i Aksa’yı, “Yahudilere ait Tapınak Tepesi” olarak gördüğünü ve bu kutsal mabedi, tıpkı işgal altındaki Batı Şeria’da yer Harem-i İbrahim Camisi’ne yaptıkları gibi “peyderpey” ele geçirmeye çalıştıkları konusunda uyardı.
Fanatik Yahudilerin, eskiden dışarıdan yaklaşarak ibadet ettikleri Harem-i İbrahim Camisi, Baruch Goldstein adlı Yahudi bir teröristin 25 Şubat 1994’te 29 Müslüman’ı öldürdüğü katliamın ardından kapatılmış ve yeniden açıldığında çoğu Yahudilere tahsis edilecek şekilde ikiye bölünmüştü.
Fanatik Yahudi yerleşimci örgütlerinin Kudüs’te de “aynı senaryoyu” uygulama amacında olduğunu söyleyen Sidavi, “Mescid-i Aksa’yı, Halil İbrahim Camisi gibi yapmak istiyorlar” dedi.
Kudüslü Murabıta, buna karşı mücadelesine devam edeceğini vurgulayarak, “Evlatlarımız, mallarımız ve canlarımızın hepsi Mescid-i Aksa’ya feda olsun. Vatanı olmayanın varlığı da yoktur.” ifadeleri kullandı.
Dünya
Kadirov, Wagner’e karşı Putin’e desteğini ilan etti
Rusya’ya bağlı Çeçenistan Cumhuriyetinin lideri Ramazan Kadirov, Wagner isyanına karşı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanında olduklarını belirterek, ‘Çeçen ordusu ve Rus muhafız birimleri, gerilim bölgelerine gönderildi. Rusya’nın birliğini ve devleti koruyacaklar. İsyan bastırılmalı ve bu sert önlemler gerektiriyorsa biz hazırız’ ifadelerini kullandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e Ukrayna savaşında verdiği destekle öne çıkan Çeçen lider Ramazan Kadirov, Wagner krizine dair açıklamalarda bulundu. Putin’i desteklediklerini ve her koşulda Putin’in yanında olduklarını belirten Kadirov, “Onların (Wagner’in) yaptığı Rus ordusuna karşı uyarı değil, bu devlete meydan okumadır. Halkın seçtiği yüce başkomutanımız var. Tüm durumu ayrıntısına kadar biliyor. Her bir strateji uzmanı ve üstelik iş insanından çok daha iyi biliyor. Sahadaki komutanları kendisi arıyor ve bizzat özel askeri harekatın gidişatını tam kontrol ediyor. Büyük Başkomutanımız tüm kararlarını ölçerek tüm titizlikle alıyor. Her birimiz haritanın sadece bir kısmı görürken, o tümünü birden görüyor. Vladimir Putin bugünkü halka seslenişinde çok doğru konuştu. Bu bir silahlı isyan. Bu tür eylemler hiçbir şekilde haklı gösterilemez. Vladimir Putin’in her bir kelimesine tam destek veriyorum” dedi.
“ÇEÇEN KUVVETLERİ KRİZ BÖLGELERİNE GİDİYOR”
İHA’nın haberine göre, Prigojin’in çıkışını ve Moskova’ya ilerleme kararını “hainlik” olarak nitelendiren Kadirov, “Batı’daki düşmanlarımız bu durumdan nasıl yararlanıyor görüyorsunuz. Vatandaşlarımızı korkutan, istikrarsızlık oluşma riskini veren bunca sahte haber, bunca yalan ve bunca yanlış çağrılar. Bunlar, Prigojin’in hain eyleminin beklenen sonuçları” ifadelerini kullandı. Çeçen kuvvetlerinin kriz bölgelerine ilerlediğini ve Prigojin’in savaşçılarına karşı eyleme geçeceğini de duyuran Kadirov, “Çeçen ordusu ve Rus muhafız birimleri, şimdiden gerilim bölgelerine gönderildiler. Rusya’nın birliğini ve devleti koruyacaklar” şeklinde konuştu. Kadirov, “Anavatanımızın vatanseverleri olan savaşçılara sesleniyorum. Provokasyonlara teslim olmayın. Size hangi hedefler verilirse verilsin, size hangi sözler verilirse verilsin, devletimizin güvenliği ve Rus halkı, şu anda en önemli şeydir. İsyan bastırılmalı ve bu sert önlemler gerektiriyorsa biz hazırız” ifadelerini kullandı.
MEDVEDEV’DEN PUTİN’E ÇAĞRI
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev de Rusya lideri Putin’e destek çağrısında bulunarak, “Bölünme, felakete giden bir yol olduğu için yapılması gereken en önemli şey Rusya Devlet Başkanı, Başkomutan Vladimir Putin’in etrafında toplanmaktır.” dedi.
Dünya
Wagner’in isyanı sonrasında Rostov’da askeri hareketlilik sürüyor
Rus yönetimine karşı isyan başlatan Wagner Grubunun girdiği Rostov ve Voronej’de askeri hareketlilik devam ediyor.
Rostov bölgesi Rostov-na-Donu şehrindeki Rus Güney Askeri Bölge Karargah binasını kuşatan Wagner savaşçıları, sokaklardaki kritik noktalarda nöbet tutuyor.
Bölgeden çekilen bazı görüntülerde, Wagner savaşçılarının şehrin sokaklarında zırhlı araçlarla nöbet tuttuğu, halkın ise rahatça hareket ettiği görülüyor. Görüntülerde vatandaşların savaşçılarla sohbet ettiği ve zırhlı araçların üzerine çıkarak fotoğraf çektirdiği gözleniyor.
Bölgede zaman zaman patlama seslerinin geldiği iddia ediliyor. Sosyal medyada paylaşılan ve Rostov-na-Donu’da çekildiği öne sürülen bazı görüntülerde ise kentte meydana gelen patlama sonrasında insanların sokakta koşuştuğu görülüyor.
Wagner’in girdiği bir diğer bölge Voronej’de ise bir petrol deposunda yangın çıktı. Yangının sebebi hususunda açıklama yapılmazken yangına 100’den fazla ekip ve 30’dan fazla itfaiye aracıyla müdahale edildi.
Sosyal paylaşım sitelerinde, kara yollarında hareket eden askeri araçlara havadan saldırılar yapıldığına ilişkin görüntüler paylaşılıyor. Yine sosyal paylaşım sitelerinde Rus ordusuna ait uçak ve helikopterlerin Wagner üyeleri tarafından düşürüldüğü yönünde görüntüler paylaşılıyor ve iddialar dillendiriliyor.
Ülkenin pek çok bölgesinde güvenlik önlemleri artırılırken başkent Moskova’da ise AA muhabirlerinin izlenimlerine göre durum sakin ve hayat normal akışıyla sürüyor.
Dünya
Fahiş hırslar ve kişisel çıkarlar, ülke ve halka yönelik ihanete yol açtı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Karşılaştığımız ihanettir. Fahiş hırslar ve kişisel çıkarlar, ülke ve halka yönelik ihanete yol açtı.” dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Wagner’in eylemini “silahlı isyan” olarak nitelendirdi. Putin, “Rusya’yı tekrar bölmeye izin vermeyeceğiz. Halkımızı koruyacağız.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Putin, silahlı isyan girişiminde bulunanların kaçınılmaz olarak cezalandırılacağını belirtti.
Putin, Wagner krizini toplumu bölme girişimi ve halkın sırtından vurulması olarak nitelendirdi.