Bizi Takip Edin

Kültür Sanat

Yeşilçam’ın sempatik yüzü: Necdet Tosun

Yayınlandı

Tarih

Çok sayıda Yeşilçam filminde canlandırdığı güler yüzlü rollerle izleyicinin sempatisini kazanan Necdet Tosun, vefatının 48. yılında anılıyor.

“Üsküdar’a Giderken”, “Gurbet”, “Aşkın Gözyaşları”, “Ayşecik”, “İçimizden Biri”, “Küçük Beyefendi” ve “Şafak Bekçileri”nin de aralarında olduğu çok sayıda Yeşilçam filminde canlandırdığı güler yüzlü rollerle izleyicinin sempatisini kazanan Necdet Tosun, vefatının 48. yılında anılıyor.

Balıkesir Burhaniye’de 3 Ağustos 1926’da dünyaya gelen Tosun, eğitim hayatını yarıda bırakarak, doğduğu ilçede lokantacılık, leblebicilik ve terzilik işleriyle uğraştı.

Erdal Tosun, çekim yapmak üzere Burhaniye’de bulunan bir film ekibinin İstanbul’a davet etmesinin ardından sinemaya adım attı.

İlk olarak 1957’de Muharrem Gürses’in yönettiği “Allı Gelin” filminde rol alan sanatçı, siyah beyaz filmlerle başladığı sinema yolculuğunda “güler yüzlü aşçı” rolüyle özdeşleşti, samimi ve sevecen tiplemesiyle izleyicinin gönlüne taht kurdu.

“Biz soydan gürbüz insanlarız”

Sevim Hanım ile 1960’ta dünya evine giren sanatçının bu evlilikten kendisi gibi oyuncu olan, Erdal ve Gürdal adında iki oğlu dünyaya geldi. Tosun, ikinci oğlu dünyaya geldikten sonra Ses dergisine verdiği röportajında şunları aktarmıştı:

“Adımız Tosun. Çocuklar da maşallah tosun gibi oluyor. Şimdi benim gibi 150 kiloluk bir adamın ufacık bir çocuğu olursa ayıp olmaz mı? Biz soydan gürbüz insanlarız. Babam da benim gibiydi. Hatta ben babamın yanında ufak kalırım. O en az 200 kilo vardı ama nazar değmesin diye kendini tarttırmazdı. Ne yapalım? Çocuklarımız değil, torunlarımız bile bu gidişle tosuncuk olarak dünyaya gelecek.”

Necdet Tosun, “Yasemin’in Tatlı Aşkı”, “Fadime”, “Fatoş Sokakların Meleği” ve “Veda” filmlerinde aşçı, “Efkarlı Sosyetede”de Şemsi, “İstanbul Tatili”nde kahveci Tosun, “Öksüzler”de paketlerini taşırken cüzdanı çalınan zengin adam, “Oyun Bitti”de tamirci Kadir, “Cilveli Kız”da işportacı Tosun, “Yumurcak”ta şerbetçi Tosun rollerini başarıyla oynadı.

Usta oyuncu 19 yıllık sanat hayatında boyunca “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”, “Karateciler İstanbul’da”, “Kara Murat Fatih’in Fermanı”, “Elbet Bir Gün Buluşacağız”, “Kanlı Para”, “Fakir Kızın Kısmeti”, “İşportacı Kız”, “Kaldırım Çiçeği”, “Avare Kız”, “Tamirci Parçası”, “Küçük Hanımın Şoförü”, “Gurbet” ve “Üç Garipler”le birlikte 400’e yakın filmde rol aldı.

Yaşamı geçim sıkıntısı içinde geçti

Samimi ve sevecen tiplemesiyle izleyicinin gönlüne taht kuran Tosun, Türk sinemasında komedi filmlerine damga vurdu. Ancak canlandırdığı kısa rollerden, kazandığı para yeterli olmadığı için, yaşamı geçim sıkıntısı içinde geçti.

Başarılı oyuncu, 27 Nisan 1975’te, iş için gittiği Almanya’da bir trafik kazası geçirdi. Ağır yaralanan sanatçı, tedavi için İstanbul’a getirildi ancak kazadan 13 gün sonra, 10 Mayıs 1975’te 49 yaşındayken vefat etti. Usta oyuncunun cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Vefatından sonra babalarıyla aynı mesleği seçen Gürdal ve Erdal Tosun da çok sayıda tiyatro oyunu ve sinema filminde rol alarak, izleyicinin gönlünde yer edindi. Gürdal Tosun böbrek yetmezliği nedeniyle 30 Ağustos 2000’de 33 yaşındayken, Erdal Tosun ise trafik kazası sonucu 30 Kasım 2016’da 53 yaşındayken İstanbul’da vefat etti. Usta oyuncunun eşi Sevim Tosun da 26 Şubat 2020’de hayata veda etti.

Ölümü Yeşilçam’ı yasa boğdu

Sanatçının vefatının ardından gazetelerde görüşlerine yer verilen usta oyuncu Sadri Alışık, Tosun ile tanışma hikayesini şöyle anlatmıştı:

“Tanışmamız aşağı yukarı 1960 yılına rastlar. O gün film setine gelmiş soyunma odama doğru yürüyordum ki birden bir şarkı duydum. Ses ilerideki paravanın arkasından geliyordu. Türk müziğini çok sevdiğim için durdum ve dinledim. Şarkı bittikten sonra merak edip paravanın arkasına baktım ve Necdet Tosun ile göz göze geldim. İkimiz de birbirimizi gıyaben tanıdığımız için ‘Merhaba’ dedik ve el sıkıştık. Aradan yıllar geçti ve biz bu şarkının tanışma şarkımız olduğunu hiç unutmadık. Geçen yıl Ankara’da çalışıyordum. Gazinoya bir gün Necdet Tosun geldi. Kendisini sahneye davet ettim. Bu anımı anlattım. ‘Necdet o şarkıyı beraber söyleyeceğiz.’ dedim. Hemen hatırladı, birlikte söyledik. O gün, cenazesinin başında, aklıma birden bu şarkı geldi ve ben başladım mırıldanmaya. Gelecekmiş gibisin, sanki günün birinde…”

Yeşilçam’ın ünlü ismi Ayhan Işık da Tosun ile birçok anısı olduğunu ifade ederek, “Beraber film çeviriyorduk. Öğlen yemeği için ara vermiş, masada garsonun gelmesini bekliyorduk. Ben genellikle öğlenleri yemek yemem. Salatayla falan geçiştiririm. Necdet de bunu duymuş olacak ki benim masama geldi. Ne olur ‘Çok açım de ve kendine şu yemekleri ısmarla’ dedi. Prodüksiyon amirimi çağırıp, ‘Çok açım bana şu yemekleri gönder’ dedim. Adamcağız huyumu bildiği için ağzı bir karış açık, yemekleri göndermeye gitti. Gelen yemekleri Necdet’in yediğini ise neden sonra öğrendi. Nur içinde yat Necdet.” şeklinde görüşlerini ifade etmişti.

Okumaya Devam Et
Yorum Yapın

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kültür Sanat

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası antik tiyatroda konser verdi

Yayınlandı

Tarih

Editör

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Denizli’nin Pamukkale ilçesindeki Laodikya Antik Kenti’nde yer alan 2 bin 200 yıllık antik tiyatroda sanatseverlerle buluştu.Denizli Valiliği ve Denizli Büyükşehir Belediyesinin ev sahipliğindeki konseri yaklaşık 15 bin kişi dinledi

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, konser öncesi yaptığı konuşmada, Laodikya Batı Tiyatrosu’nun depremler nedeniyle son 1700 yıl atıl vaziyette olduğunu, restorasyonu yapılarak ayağa kaldırıldığını söyledi.

Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümünde güzel etkinliklere devam edeceklerini kaydeden Zolan, “Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz 1924 yılında bu orkestramızın ismini kendi bulunduğu makamla özdeşleştirmiş, ismi ‘Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ olsun demiş. O günden beri o isimle sanatlarını icra ediyor. İnşallah el ele vereceğiz. Cumhuriyetimize en üst seviyede sahip çıkacağız. Atatürk’ümüze her zaman saygıların en üstünde saygı göstermeye devam edeceğiz. Bugün burada hür ve bağımsız yaşıyorsak Atatürk’ümüzün sayesindedir. Bunu hiçbir zaman unutmayacağız.” ifadelerini kullandı.UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer alan antik kentteki konserde Şef Rengim Gökmen yönetiminde soprano Görkem Ezgi Yıldırım ile tenor Mert Süngü eserler seslendirdi.

Okumaya Devam Et

Kültür Sanat

Yeşilçam’ın kralı: Ayhan Işık

Yayınlandı

Tarih

Editör

“Ayşecik”, “Sezercik”, “Acı Hayat”, “Küçük Hanım” ve “Kanun Namına” adlı yapımların da aralarında bulunduğu unutulmaz birçok Yeşilçam filminde başrol oynayan Ayhan Işık’ın vefatının üzerinden 44 yıl geçti.

Asıl adı Ayhan Işıyan olan sanatçı, 5 Mayıs 1929’da Selanik göçmeni bir ailenin 6. çocuğu olarak İzmir’de dünyaya geldi.

Sanatçı, 1967’de Ses dergisi için kaleme aldığı bir yazıda, yaşam hikayesini şu sözlerle aktarmıştı:

“Altı yaşındayken babasız kaldım. İlkokulu Bomonti’deki 44. Okul’da bitirdim. Ortaokula başladığım günlerde Babıali’ye geldim. Çünkü okula gidebilmek için çalışmak zorundaydım. Gazete ve dergilerde hikaye ve kapak resimleri çizmeye başlamıştım. İlk kazandığım parayı sanki dünmüş gibi hatırlarım; 14 lira. Eve koşup anneme verdiğim bu müjdeyi hiç unutmam. Yaz tatilinde Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası’nda kırık şişe kontrolörlüğü yaptım. Haftada 25 lira alıyordum. Vapurla gidip gelirken boş durmuyor, mecmuaların ısmarladıkları ve illüstrasyon denilen renkli resimleri çiziyordum. Şirket-i Hayriye’nin 63 numaralı Sütlüce vapuru, sanki benim resim atölyem olmuştu.”

Lisede Mahir İz, Salah Birsel ve Rıfat Ilgaz’ın öğrencisi olan sanatçı, senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam, karikatürist Semih Balcıoğlu ile okul arkadaşıydı.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisiydi

Ayhan Işık bir süre İstanbul Darphanesinde ressamlık yaptı.

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde okurken Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olan sanatçı, okulda Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol ile de dönem arkadaşıydı.

Sanatçı, akademiye devam ederken, yazı işleri müdürlüğünü Sezai Solelli’nin yaptığı, dönemin tek sinema dergisi olan Yıldız mecmuasına ressam olarak girdi.

Solelli’nin teşvikiyle derginin 1951’de açtığı “Artist” yarışmasına katılan sanatçı, Belgin Doruk ile birinci oldu ve 22 yıl kamera karşısında Doruk ile çalıştı.

Arkadaşlarının Hollywood starı Clark Gable’a benzettiği Ayhan Işık, yarışmadaki derecesinin ardından, Işıyan soyadını “Işık” olarak değiştirdi.

Usta sanatçı, yönetmenliğini ve senaristliğini Münir Hayri Egeli’nin üstlendiği, 1951 yapımı “Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan” filmindeki yardımcı rolüyle ilk kez beyazperdede gözüktü.

Oyuncuların hakları ve disiplini konusundaki ilkeli tavrıyla örnek oldu

Ömer Lütfi Akad ile de çalışmaya başlayan Işık, Akad’ın Türk sinemasında geçiş dönemini bitiren ve sinemacılar döneminin ilk örneği kabul edilen 1952 yapımı, “Kanun Namına” filmindeki rolüyle büyük beğeni kazandı.

Sanatçı, 1953’te akademiden mezun oldu. Aynı yıl Akad’ın “Katil” ve “Öldüren Şehir” filmlerinde oynayan Işık, 1955’te “Kardeş Kurşunu”, 1970’te ise “İngiliz Kemal Lawrence’e Karşı” filmlerinde rol aldı.

Ayhan Işık, 1957’de Osman Seden’in “Bir Avuç Toprak” filminde oynadı.

Hollywood yapımlarında da oynamak isteyen sanatçı, 1959’da ABD’ye giderek bazı filmlerde küçük roller aldı ve sinema konusunda araştırmalarda bulundu. Türkiye’ye döndükten sonra, setteki oyuncuların hakları ve disiplini konusunda ilkeli bir davranış sergileyen Işık’ın bu duruşu, Türk sinemasındaki birçok yapımcıya örnek oldu.

Edebi eserlerin sinema uyarlamalarında da rol alan sanatçı, Vedat Türkali’nin kaleme aldığı “Otobüs Yolcuları” filmiyle 1961’de yeniden Yeşilçam’a döndü. Sanatçının, aynı yıl Belgin Doruk’la rol aldığı “Küçük Hanım” filmi seyirci tarafından oldukça beğenildi.

Sanatçı, 1965’te Kemal Tahir’in “Namusum İçin”, 1969’da ise Peyami Safa’nın “Cingöz Recai” eserinin film uyarlamasında rol aldı.

Metin Erksan, Ertem Göreç, Halit Refiğ ve Memduh Ün ile de çalışan Işık, sergilediği rollerle birçok ödüle değer görüldü. Başarılı oyuncu, 1954’te Türk Filmleri Festivali’nde, 1962’de Ses dergisinin, 1965’te ise Artist dergisinin açtığı yarışmada “En Başarılı Erkek Oyuncu” seçildi.

Yeşilçam yıldızlarının 1970’lerde sahneye çıkma ve plak doldurma modasına uyan sanatçı, 1972’de Münir Nurettin Selçuk’tan ders alarak, klasik Türk müziği dalında sahne denemeleri yaptı ve 45’lik bir plak doldurdu.

Usta oyuncu, çeşitli reklam filmlerinde de rol aldı, 1975’ten sonra ise oyunculuğun yanı sıra yapımcı, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasına katkıda bulundu.

“Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir”

Ayhan Işık, 1976’da başrolünde yer aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu “Örgüt” filmini çekti. Aynı yıllarda İtalyan yapımcılarla çektiği ve başrolünü Klaus Kinski ile paylaştığı “La Mano Che Nutre La Morte” ve “Le Amanti Del Mostro” filmlerini yaptı. Bu filmler, İtalya’nın yanı sıra Avrupa’nın bazı ülkelerinde vizyona girdi ancak sansür nedeniyle Türkiye’de seyirciyle buluşmadı.

Yeşilçam’da genellikle tuttuğunu koparan, mert, bıçkın mahalle delikanlısı karakterlerine hayat veren sanatçı, 200’e yakın filmde rol aldı.

İzleyicilerin “Taçsız Kral” ismini taktığı Işık, Türk sinemasında yaşanan sıkıntılara ilişkin yaptığı bir açıklamada, şunları söylemişti:

“1958’de Hollywood’a gittim. Orada yaklaşık bir yıl boyunca bizim mesleğin ne tür kurallara bağlı yürütüldüğünü gözlemledim. Dışarıda film oyuncularına emekleri karşılığında vadeli senetler vermek gibi tuhaf uygulamalar yoktur, çalışma ve dinlenme saatleri titizlikle kontrol altına alınmıştır. Sendika bütün çalışmaları denetler. Piyasada hak ihlali yaratacak işlerin yapılmasına engel olur.

Eğer ki Yeşilçam’ın gelecekte genç insanları acımasızca yiyip yutan dev bir sömürü mekanizmasına dönüşmesini istemiyorsak, ne yapıp edip bir ‘Sinema Kanunu’ çıkartmalı, ciddi bir sendika kurmalı ve bütün personelin, daha mesleğe ilk adımını atar atmaz sigortalandırılması için gereken kanuni baskıyı işverenler üzerinde kurmalıyız. Ben kendi adıma film setlerinin bu ülkede hem oyuncu hem yönetmen hem de diğer teknik elemanlar için birer zulüm çekme yeri değil de profesyonel bir iş sahasına dönüşmesi için elimden her ne gelirse yapacağım. Sinemacılık asla modern bir kölelik sistemine dönüşmemelidir. Sinema bir sanat, sinemacı da bir sanatçıdır. Buna yakışır muamele görmelidir.”

İşine saygılı bir oyuncuydu

Sanatçının, 1970’li yıllarda yazmaya başladığı ve vefatından sonra tefrika halinde yayımlanan “Hayatım” adlı hatırat kitabı ile yazıp, çizdiği “Aşka İnanmıyorum” adlı resimli romanı bulunuyor.

Özel yaşamında gösterdiği özen ve eşine olan sevgisini her fırsatta dile getiren sanatçının, Gülşen Işık ile evliliğinden 1962’de kızı Serap dünyaya geldi.

Eşi Gülşen Işık, TRT Arşiv’de yer alan Haldun Dormen’le gerçekleştirdiği söyleşide şunları anlatmıştı:

“17 yıl evli kaldık. Sinemada yaşadığı problemleri her zaman eve getirirdi. Baştan sona bana anlatırdı. Sonra rahatlar ve uyurdu böylelikle. Ben sabaha kadar uyuyamazdım. Yapımcı olduktan sonra sorunlar daha da fazlalaştı. Yazıhanede gidip, film çektiği zamanlar ona yardım ediyordum. Her film çekiminde sabah 8’den akşam 8’e kadar yazıhanede otururduk. Herkesle ben muhatap olurdum. Yerine göre yumuşak, yerine göre sert biriydi. Çok farklı roller oynadığı için evde de çok farklı hallerde olurdu. Bazen rolünün tesirinde kalırdı.”

Sadri Alışık ile dostluğu

Sadri Alışık ile Ayhan Işık, 1951’de bir film setinde tanışarak, uzun yıllar birlikte çalıştı.

Özellikle “Küçük Hanım” serisiyle dostlukları pekişen ikilinin bağları zaman içerisinde olgunlaşarak, Işık’ın vefatına kadar hiç kopmadı. Türk sinemasında örnek gösterilen dostlukları sonucu ikili, “Yeşilçam’ın Bıçkın Delikanlıları” olarak anıldı. Sadri Alışık Kültür Merkezi tarafından uzun yıllar, Ayhan Işık adına özel ödüller verildi.

“Bir Yudum İnsan-Ayhan Işık” adlı belgeselde, sanatçı Çolpan İlhan, Ayhan Işık için şu değerlendirmede bulunmuştu:

“Bir görünen star Ayhan vardı, bir de dost, arkadaş, sevecen, bize yakın Ayhan Işık vardı. Star Ayhan Işık, starlığın bütün özelliklerini taşıyan ve ondan asla ödün vermeyen, her şeyin en iyisini yapan, her konuda çok dikkatli prensipleri olan ve sinemayı çok seven, mesleğinde en ufak bir taviz vermeden oyunculuğun onurunu her zaman iyi taşımış bir stardı. Bence Türk sinemasında Ayhan Işık bir efsaneydi. Onunla Türk sineması pek çok şey kazanmıştır.”

Ayhan Işık, 13 Haziran 1979’da İstanbul’da Bebek’teki evinin balkonunda istirahat ettiği sırada beyin kanaması geçirdi. Üç gün yoğun bakımda kalan sanatçı, 16 Haziran 1979’da henüz 50 yaşındayken hayatını kaybetti.

Okumaya Devam Et

Kültür Sanat

Çocuklara özel “Yaz Şenliği” 17 Haziran’da AKM’de başlayacak

Yayınlandı

Tarih

Editör

Çocukların sosyal ve sanatsal etkinliklerle buluştuğu Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Çocuk Sanat Merkezinde, 17 Haziran’da “Yaz Şenliği” başlayacak.

Çocukların sosyal ve sanatsal etkinliklerle buluştuğu Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Çocuk Sanat Merkezinde, 17 Haziran’da “Yaz Şenliği” başlayacak.

AKM’den yapılan açıklamaya göre, atölye, müzik, dans, resim, yaratıcı yazarlık, arkeoloji gibi çeşitli etkinliklerin düzenleneceği şenlik, 3 Temmuz-6 Ağustos’ta AKM’nin diğer alanlarına da yayılacak.

Çocukların kendi yeteneklerini keşfetmeleri ve kendilerini yaratıcı biçimde ifade etmeleri amacıyla şenlikte “Ritim”, “Erken müzik”, “Piyano”, “Keman”, “Resim sevinci”, “Seramik”, “Yaratıcı dans”, “Mini bale”, “Yaratıcı yazarlık atölyesi”, “Hikaye seslendirme atölyesi”, “Tavşan robotum”, “Akordeon takvim”, “Piri Reis ile denizlere yolculuk”, “Karagöz yapımı”, “Parmak kuklası”, “Kayıp Balık Nemo”, “Aya yolculuk”, “Çocuk Arkeologlar Kazıda Atölyesi” ve “Zıpzıp Ahtapot”un da aralarında bulunduğu çok sayıda atölye gerçekleştirilecek.

Detaylı bilgi için “akmistanbul.gov.tr” adresi ziyaret edilebilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar